Genel

Yenilenebilir Enerji Kaynakları Nelerdir ?

Yenilenebilir enerji kaynakları çevreye zarar vermeyen ve tükenmeyecek şekilde düşünülen enerji çeşitlerini oluşturmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde en çok kullanılan türlerden biride; güneş enerjisidir.

Güneş enerjisinin yanı sıra; rüzgar enerjisi, dalga enerjisi, biyokütle enerjisi, jeotermal enerji, hidrolik enerji ve hidrojen enerjisi de yenilenebilir enerji kaynakları arasında bulunmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından bazılarının elde edilme çok zordur. Enerji elde edilmesi için hazırlık çalışmalarının iyi şekilde yapılması gerekmektedir. Enerji kaynakları araştırılma safhasında iyi şekilde tetkik edilmeli ve bölgeye en uygun yenilenebilir enerji kaynağı yerleştirilmelidir.

Enerji tıpkı insanların kullandığı enerji gibi düşünülebilir. Enerji; iş yapmak için gerekli olan kabiliyettir. Sanayi anlamında insanların daha rahat bir yaşam sürdürmesi için enerji gerekmektedir. Temel olan enerji elektirik enerjisi olarak bilinir. Isınma amacı ile kullanılan enerji kaynakları da bulunmaktadır. Bunlar; petrol ve kömür gibi enerji çeşitleridir. Ayrıca doğalgazda ısınma amacı ile kullanılan enerji çeşitlerine örnektir.

Geçmiş zamanlardan bugüne dek enerji genelde hidrolik santraller vasıtasıyla üretilmiştir. Daha engebeli arazilerde ve yapısı uygun olmayan bölgelerde ise; enerji termik santraller aracılığı ile sağlanmaktadır. Ülkeler ısınma ihtiyaçlarını kömür yada doğalgaz ile sağlamaktadırlar. Nüfusun hızla çoğalması dolayısı ile enerji ihtiyacını da artırmaktadır. İleriki yıllarda ısınmak için üretilen enerji kaynaklarının tükeneceği fikri insanlığı tehdit etmektedir. Bunun için yeni çalışmalar hızla devam etmektedir.

Gelecek yıllardaki enerji ihtiyacı ülkelerin biribiri ile olan rekabetini ateşlemektedir. Ülkeler arasında yer alan güç dengesi daha çok enerji faktörü göz önüne alınarak değerlendirilmektedir. Ülkelerin bağımsızlığını vurgulayan en önemli faktör; enerji olarak bilinmektedir. Kendi enerjisini üretemeyen ülkeler geride kalacak ve sanayi yönünden gelişemeyeceklerdir. Enerji var olmadan sanayi ve dolayısı ile refah hiç bir zaman istenildiği gibi olmayacaktır.

1974 senesinde petrol fiyatları artmış buna bağlı olarak petrol krizi oluşmuştur. Petrol enerjinin en önemli olduğu kol olarak gösterilmektedir. Petrolda var olan artışlar petrolle ayakta kalan ülkelerde krize neden olmakta ve halkın huzurunu bozmaktadır. Dış ülkeler kriz yaşayan ülkelere daha çabuk müdahele etmekte gücünü bulmaktadır. 1974 yılında ortaya çıkan enerji kirizi bir çok ülkeye adeta ders niteliğinde bir kriz olmuştur. Ülkeler kendi enerjilerini üretmeye başlamış ve enerji üretemeyen ülkeler yeni yöntemler arayarak kendilerine yeni enerji olanakları sağlamaya çabalamışlardır.

Ülkemizde ve diğer ülkelerde enerji gereksinimi her sene yüksek bir ivmeyle artmaya devam etmektedir. Bu duruma karşılık üretilen enerji miktarı oldukça az gelmektedir. Yapılan araştırmalara göre; 2030 senesine gelindiğinde petrol rezervleri büyük oranda tükenecek ve insanların refah seviyesi düşecektir. Ülkemizde yer alan kömür stokları ise 100 sene daha idare edecek seviyededir. Doğalgaz için de eşit şekilde yetme kapasitesi bulunmaktadır.

Fosil yakıtlarının kullanılması da büyük oranda hava kirliliğine neden olarak, insanların sağlığını tehdit eden olumsuz faktörler arasında bulunmaktadır. Fosil yakıtları ayrıca, sel yada fırtına gibi afetlerin meydana gelmesine neden olmuştur. Fosil yakıtlar içinde yer alan karbon havada bulunan oksijen ile etkileşime girerek karbondioksit gazı ortaya çıkarmaktadır. Yakıt içinde yer alan, kurşun ve kükürt gibi bazı elementler oksijenle birleştiğinde insanların sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir.

Atmosferde birikmiş şekilde bulunan yanma gazları bir katman oluşturarak insanları ve hayvanları olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu katman güneş ile yer arasında bulunur. Bu etkiye diğer isimle Sera Etkisi ismi de verilmektedir. Isı enerjisi karbondioksit gazları tarafından emilerek atmosferde hapsolur. Bu nedenle meydana gelen ısı artışı Sera Etkisidir. Sera etkisinin canlılar üzerinde birbirinden fazla olumsuz etkisi bulunmaktadır. Sera etkisinin olumsuz koşullarını tamamen azaltabilmek için; Kyoto protokolü hazırlanmış ve bu gazların sınırlandırılması amaçlanmıştır. 1997 tarihinde imzalanan protokol, 1992 senesinde imzalanmış olan İklim Değişikliğine Yönelik Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesine uygun şekilde hazırlanmıştır.

Protokole katılan devletler enerji etkinliklerini tamamen iyileştirmek ve ortaya çıkan zararlı gazları sınırlamak üzere bir araya gelmişlerdir. Sera etkisine neden olan gazların (karbondioksit ve metan gibi) 2012 senesine kadar %5.2 seviyesine kadar azaltılması istenmiştir.

Protokol 2005 senesinde 55 ülkenin onayı ile ancak yürürlüğe girebilmiştir. Protokolün dışında kalan Amerika’nın sera gazlarını en fazla ortaya çıkaran devlet olduğu belirlenmiştir. Ülkemiz ise bu protokolü 2009 senesinde imzalamıştır.

Teknoloji

Bilim ve Teknoloji Haberlerini yakından takip ediyorum. Ayrıca gelen her sorulara cevap vermeye çalışıyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu